Bu Blogda Ara

24 Kasım 2011 Perşembe

SIRAT KÖPRÜSÜ

   “Sizden hiç biriniz müstesna olmamak üzere ille cehenneme uğrayacaktır. Bu, Rabbinin üzerine kat’i olarak aldığı, kaza ettiği bir şey dir. Sonra takvaya erenleri kurtaracağız, zalimleri ise orada diz üstü düşmüş bir halde bırakacağız.”  


        Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Cehennem üzerine sırat köprüsü kurulur. Bu köprüden, ümmetiyle ilk geçecek olan peygamber benim. O gün peygamberlerden başkası konuşamaz. Peygamberler de: “Allah’ım ümmetime selamet ver, sen onları koru!” diye dua ederler. Cehennemde demir çengeller vardır. Seden ağacının dikenine benzerler. Yalnız bunlar çok büyüktürler. Büyüklük derecelerini yalnız Allah bilir. Herkesi isyanına göre cehenneme çekerler. Onlardan bir kısmı ameline göre helak olur, yok olur, ateşte erir. Bir kısmı hardal tanesi kadar kalır ve sonra kurtulur.” 


       Sırat köprüsü herkesin amellerine göre değişkenlik gösterir. Kıldan ince kılıçtan keskindir.


   Ateş çukurunun üzerine kurulan bu ince, keskin köprüyü görmek, sonra onun üstünden geçmek zorunda kalmak, inkarcı ve günahkarlara binlerce ölümden beter olan korkuları bir arada yaşatır. Bu korkularda boşa gider. Çünkü, bu insanlar köprünün değişik yerlerinden yuvarlanıp cehenneme düşerler. Veya cehennemden çıkan katran gibi siyah bir kelle, kuşun yemini kapması gibi bu insanları tek tek ağzına alıp cehenneme indirir. Ya da zebaniler çengel atıp onları baş aşağı çekerler. 
   İbn Mes’ud (R.A)’ dan rivayetle Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Allah evvelkileri ve sonrakileri, yani bütün insanları kıyamet günündeki duruşma için toplar. Kırk sene ayakta, gözleri hayret ve dehşetle bakar oldukları halde haklarında verilecek hükmü beklerler. Allah-u  Teâl â bulutların arasında arşdan kürsiyle tecelli eder, sonra bir görevli melek şöyle seslenir: “Ey insanlar! Sizi yaratan, size rızık veren, kendisine ibadet etmenizi ve hiçbir şeyi ortak koşmamanızı emreden Rabbinizin, herbirinizi dünyada iken kulluk ettiği şeye kavuşturmasına razı değil misiniz? Bu Rabbimizin adaleti değil midir?” “Evet!” derler ve her topluluk kulluk ettiği ve dünyada gönlünü bağladığı şeye gider. 
   Dünyada taptıkları şeyler kendilerine gösterilir. Bunun üzerine onlardan bir kısmı dünyada iken taptıkları güneşe, bir kısmı aya, bir kısmı taşlardan yapılma putlara ve kulluk ettikleri şeylerin benzerlerine giderler. 
   İsa (A.S)' ya tapanlara İsa (A.S)' nın şeytanı; Üzeyr' e tapanlara Üzeyr' in şeytanı gösterilir. Geriye Muhammed (A.S) ve onun ümmeti kalır. Onlar için de Rabbü’l Alemin tecelli ederek onlara yaklaşır ve: “Niçin siz de insanların gittiği gibi gitmediniz?” buyurur. “Bizim göremediğimiz bir ilahımız var.”“Onu görseniz tanır mısınız?”  “Onunla bizim aramızda alamet (nişan) vardır. Onu görsek tanırız.” derler. 
   “O alamet nedir?”
   "Açılacak olan perdedir.”  Tam o esnada perde açılır.

   “Bütün müşrik olanlar, gösteriş yapanlar yere kapanırlar. Geride sığır boynuzu gibi, boynuzları olan bir grup kalır, secde etmek isterler fakat yapamazlar. Gözleri düşkün bir halde kendilerini bir zillet saracaktır. Halbuki vaktiyle dünyada başları selamette iken secdeye çağırılıyorlardı da kabul etmiyorlardı.” 


Allah-u Teâlâ yardımcımız olsun!!!

RUH ÇAĞIRMA

Ruh Çağırmaya; "Ölü Falı" , "Fincan Falı" , "Nekromansi" de denir.

Antik Çağlardan beri ölülerin ruhlarını çağırıp, onlar aracılığıyla geleceği öğrenmeye çalışmak oldukça yoğun bir yöntemdir. Heredot'un da sözünü ettiği bu yöntem, XV. yüzyılda İspanya'nın bazı kentleri (Sevilya, Toledo, Salamanke) dışındaki mağaralarda öğretilmiştir!..

Bu iş için önce, boyutları eşit 29 tane kağıt kesilir. Her birine Alfabe'deki harflerin biri yazılır sonra bu kağıtlar bir yuvarlak tepsiye daire şeklinde yerleştirilir ve dairenin tam orta göbeğine kahve fincanı ters çevrilerek yüz üstü konur, iki küçük kağıt kesilir birine ''evet'', diğerine ''hayır'' yazılır ve fincanın iki tarafına koyulur. 



Soru sormak isteyenler masanın çevresindeki sandalyelere otururlar.  herkes bir fatiha,3 ihlas okuyarak peygamber efendimizden bu yana gelmiş geçmiş tüm müslüman kardeşlerimizin ruhuna hediye ettikten sonra, Sağ ellerinin işaret parmaklarını fincanın üstüne bastırmak şartıyla koyarlar. Ancak, solak olanların sol el işaret parmaklarını koymaları gerekir.

Eyyy ruhlar aleminden iyi bir ruh işin yoksa buraya gel, diye 3 defa tekrar edilir ve sonra geldiysen evete gidermisin diye sorulur.evete giderse gelmiş demektir.

Bu işlemler yapılacağı sırada tam bir sessizlik olmalı, hatta ışıklarda mümkün olduğu kadar az olmalıdır. Masada bulunanlar artık ne merak ediyolarsa sormak istedikleri soruları sorup cevabını alırlar. Soruyu soracak olan isterse bunu diğerlerine açıklamaz. Herkes fincanın üzerine doğru düşüncelerini yoğunlaştırır. Bir süre sonra fincan harflere doğru gider. Gittiği her harf yazılır. Sonuçta bir kelime veya cümle meydana gelir. 


Herkesin soruları bitince yine aynı şekilde herkes bir fatiha, 3 ihlas okuyarak ruhlara gönderir.