Bu Blogda Ara

12 Temmuz 2013 Cuma

Malayani Ne Demektir, Malayani Anlamı Nedir

Malayani : Faydasız, anlamsız ve kişiyi ilgilendirmeyen söz ve davranışlara denir. Kişiyi fiil, söz, nazar ve fikir olarak ilgilendirmeyen her şey malayanidir. Yani sadece davranış ve sözde değil, baktığımız, düşündüğümüz, hayal ettiğimiz şeylerde de malayaniden kaçınmalıyız.

Malayani Şeyleri Terketmek
       Malayaniyi, İslam'ın insana getirdiği mesuliyet telakkisi çerçevesinde anlamak daha uygun olur. Kalp, dil, göz, kulak, akıl, hayal gibi bütün organlarının amellerinden hesaba çekilecek olan insanın, bu hesapta terazinin sevap kefesine girmeyecek şeylerden kaçınması gerekir. Böyle bir malayani anlayışı, kişiyi hayal kuararken bile iradeli davranmaya, faydalı işler hayal etmeye, hayır aramaya ve bu alışkanlığı kazanmaya sevk eder.
       Şu hadis-i şerif günümüzde yaygın olan ve içinde malayani de bulunan bazı hastalıklara parmak basmaktadır : Ben haklı olsa bile münakaşayı terk eden kimseye cennetin kenarında bir köşke kefilim. Şaka bile olsa yalanı terk edene cennetin ortasında bir köşke kefilim. Ahlakı güzel olana da cennetin en üstünde bir köşke kefilim.
       Başka bir hadiste Peygamber Efendimiz (a.s) şöyle buyuruyor:
Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi, islamı iyi anlayıp tatbik ettiğinin delilidir.
       Ciddiyetsiz ve laubali insanların, ibadetlerinde de ciddiyet yoktur. Böyle bir insan, belki namaza durduğu zaman ciddi gibi görünebilir, fakat eğer iç dünyasında, kalp ve vicdanında ciddiyete ulaşamamışsa, o sadece yıldız görünme sevdasında bir ateş böceği gibidir. Uzun zaman böyle görünebilmesi mümkün değildir. Karakterler gizlenemez. Her insan er veya geç karakterinin muktezasını yerine getirir. Yani içte ihsan olmalı ki, dışta itkan olsun. Dış, daima içten destek almalıdır. İnsanın iç dünyası ciddi olmalı ki, bu onun dış dünyasına da sirayet etsin.

Haccın Vekaleten Yapılabilmesi İçin

Farz olan haccın vekil tarafından yapılan hacla eda edilmiş kabul edilebilmesi için şu şartlar gereklidir:
1. Adına hac edilecek kişi vefat etmiş veya yaşlılık, iyileşme ümidi olmayan hastalık, kadınsa birlikte yolculuyk yapacağı mahreminin bulunmaması gibi sebeplerle bizzat hacca gitmekten devamlı olarak aciz olmalıdır. Ölmeden önce acizlik hali gider, hacca gidebilme imkanını tekrar elde ederse yerine vekaleten yapılan hac nafile olur, kendisinin bizzat hac yapması gerekir.
2. Adına hacca gidilecek kimseye hac önceden farz olmalıdır.
3. Vekil ihrama girerken sadece adına hacca gittiği kimse için niyet etmelidir.
4. Vekalet için ücret talep edilmemelidir. Hac bir ibadettir, ibadetler de Allah rızası için yapılır.
5. Vekil gönderilen kimsenin masrafları, gönderen tarafından karşılanmalıdır.
6. Adına hacca gidilen kimse, kendisi için haccetmesini vekilden istemiş olmalıdır.
7. Vekil olarak gönderilen kimse haccı bizzat kendisi yapmalıdır.
8. Vekil olarak gönderilen, gönderenin isteğine uymalı, onun istediği haccı yapmalıdır. İfrad haccı yapmasını istediği halde temettü haccı yaparsa kendi adına haccetmiş olur. Böyle bir durumda parasını iade etmelidir.
9. Adına hacca gidilmesini vasiyet eden kimse sarf edilecek paranın miktarını ve vekilin nereden gönderileceğini belirlemişse buna riayet etmek gerekir.
10. Vekil, gönderen adına haccın menasikini tamamlamadıkça kendisi için umre yapmamalıdır.

Eşler Arasındaki Maddi Ve Manevi İlişki

       Karı koca arasındaki karşılıklı ilişkiyi maddi ve manevi diye iki gruba ayırmak mümkündür.
       Manevi ilişkinin hedefihayatın iniş ve yokuşlarını beraber katetmek, evi bir huzur ve saadet yuvası haline getirmek, ebedi saadete vasıta kılmaktır. Şu ayeti kerime evliliğin bu yönünü en veciz bir şekilde dile getirmektedir:
       İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, O'nun varlığının belgelerindendir. (Er-Rûm : 30/21)
       Maddi ilişkilerin hedefi şehvetli arzuların, yaradılış gayesine en uygun bir ölçü içinde tatmini ve neslin devam etmesidir. Bazı dinler, maddi ilişki ve cinsi münasebet konusunda ihtilafa düşmüş, hayız halinde bile yaklaşmayı mübah kılmış, bazıları ise bu durumda yatak ve odaları ayırmaya kadar gitmişlerdir. Bu sebeple hayız ve lohusalık hallerinde yalnızca birleşme haram kılınmış, bunun dışında bir yasak konmamıştır (El- Bakara 2/222).
       Bu durumlarda birleşmenin tıbbi ve psikolojik mahsurları ilim sahiplerince de tesbit edilmiştir.