Bu Blogda Ara

23 Şubat 2014 Pazar

Bir Ambulans Hemşiresinin Yaşadıkları

Bir Ambulans Hemşiresinin Yaşadıkları
Siradan bir hafta sonuydu. Tatilin tadini çikarmak adina geç saatlerde
kalkmış, kahvaltı yapıp, “bugün ne yapabilirim, geriye kalan vaktimi
nasil degerlendirebilirim” diye düşünürken cep telefonum çaldi.
Çalıştığım hastaneden arıyorlardi. Ne olabilirdi ki? Umarım, tatilimi
mahvedecek bir şey değildir, diye düşündüm.
Görevli arkadaş “icapçı hemşire” olduğumu, İstanbul’a bir hastanın
götürüleceğini ve en geç 20 dakika içerisinde hazır olup hastaneye
gelmem gerektiğini söyledi. Ben de hazırlandım tabi, ama söylene
söylene.. Nereden bilebilirdim bu yolculuğun hayatımı
değiştireceğini..Hastaneye geldiğimde ambulans hazır halde beni
bekliyordu. Fakat hasta yoktu. Burada kaldığı bir evden alınıp,
sonrasında da İstanbul Fatih’teki evine bırakılacaktı.
— Oh, dedim, demek ki hastanin önemli bir problemi yok.. Gerekli
malzeme kontrollerini yaptıktan sonra yola koyulduk.
Hastanın bulunduğu eve vardığımızda, bir doktor karşıladı bizi.
Hastanın ilerlemiş bir beyin tümörünün olduğunu ve yapmam
gerekenleri bir bir anlattı. Hastayı sedyeyle ambulansa aldığımızda,
bilinci yarı açıktı. Bazen bizi işitiyor, bazen de derin bir
uykudaymışçasına hiç konuşmuyordu. Eşi de yanında refakat
etmekteydi. Bir süre bu şekilde gittikten sonra, hasta idrarının
geldiğini söyledi. Bir “ördek” yardımıyla bu işi hallettik. Sonrasında
da, eşinin kulağına bir şeyler fısıldadı.
— Eşinizin ağrısı mı varmış, dedim.
— Hayır, namaz vakti geldi mi diye soruyor, dedi. Abdest alacakmış
da..
— Nasıl yani, yerinden bile kalkamıyor, nasıl abdest alacak? Üstelik,
verdiğimiz ilaçlar devamlı idrar yaptırır ve abdesti sık sık bozulur, o
zaman ne yapacağız?
Hastanın gözleri ilaçların etkisiyle yavaş yavaş kapandı ve derin bir
uykuya daldı. Belli bir süre bu şekilde devam etti yolculuğumuz.
Hasta bir ara gözlerini aralayıp:
— Namaz vakti geldi mi, dedi.
— Evet, dedi karısı.
Hasta, ambulansı uygun bir yerde durdurup, kendisi için bir tuğla
parçası arayıp aramayacağımı sordu:
— Tabiî ki ararım, dedim. Ama ne yapacaksınız ki tuğla parçasını?
— Abdest alacağım hemşire hanım, dedi bitkin bir şekilde.
Aman Allah’ım, “yoldayım” diye kılmadığım, “uykusuzum” diye kazaya
bıraktığım, “biraz sonra kılarım” diye ertelediğim namazlarım geliverdi
aklıma..
Ambulansı bir tesiste durdurduk ve bir tuğla parçası aramaya
koyuldum. Birinci adım, ikinci adım derken, bir de baktım ki tuğla
parçası karşımda duruyor. Sanki bilinçli bir el onu benim almamı
istercesine oraya koymuş gibiydi âdeta..
Tuğla parçasını aldım, hastaya verdim. Taşı karnının üzerine koydu ve
yolculuk boyunca her abdesti bozulduğunda teyemmüm edip abdest
aldı ve ardından namazını eda etti. Bilinci yerindeyken, dudaklarında
hep bir mırıltı, durmadan dua ediyordu.
Allah’ım nedir bu yaşadıklarım. Bu insanlar gerçek olabilir mi, diye
geçiriyordum içimden. Yerinden kalkamayacak kadar hastayken
“namaz vakti geldi mi” diye soruyordu adam. İmkânsız olduğunu
düşünürken tuğla parçasını bulmam, adamın devamlı teyemmüm
abdesti alması o kadar garibime gitmişti
Başım ağrıyor, romatizmam var, ayaklarımda mantar var, uykusuzum,
yorgunum, işlerim çok yoğun gibi bahanelerle abdestten, namazdan
kaçanlar var ya, onlar geldi aklıma. Kendim geldi aklıma. Utandım,
yıkıldım ve o adamı tanıdıktan sonra namaza dört elle sarıldım, sanki
namazla yeniden dirildim.
Sanırım, hastanın sonunu merak ediyorsunuz. Hasta kısa bir süre
sonra vefat etmiş.
Nasıl öldüğünü tahmin ediyorsunuzdur herhalde.. Nasıl yaşadıysa
öyle…
ALLAH CÜMLEMİZE HAYIRLI ÖLÜM NASİP EYLESİN İNŞALLAH.