Bu Blogda Ara

14 Kasım 2011 Pazartesi

BEDİR SAVAŞI, SEBEPLERİ VE SONUÇLARI

                        BEDİR SAVAŞININ SEBEPLERİ

        Peygamberimiz, muhacirler ile Medine'ye yerleştikten sonra da, Mekke'li müşrikler düşmanlıklarından vazgeçmediler. Medine yakınlarına kadar gelip Müslümanların otlamakta olan develerini alıp götürdüler. Müşrikler Abdullah İbni Übeyy'e haber göndererek, Muhammed'i öldürmesini veya Medine'den çıkarmasını istediler.Eğer bunu yapmazsa Medine'ye saldıracaklarını bildirdiler. Diğer taraftan Müslümanlarla yapılacak bir savaşa hazırlık için büyük bir ticaret kervanını Şam'a gönderdiler.

        Müslümanların bu tehlikelere karşı uyanık olması ve tedbir alması gerekiyordu. Kervanın hareketini önlemek amacıyla hicretin ikinci yılı Ramazan ayında Peygamber Efendimiz 305 kişilik bir ordu ile yola çıktı. Bunu duyan Mekke'li Müşrikler, 1000 kişilik bir ordu ile Medine üzerine yürüdüler. Bedir denilen yere gelince durdular ve buradaki suyu kontrolleri altına aldılar.

        Müslümanlar, Medine'den savaş için değil, Müşriklere ait ticaret kervanının hareketini önlemek için çıkmışlardı.

        Mekke'den büyük bir düşman ordusunun gelmekte olduğu haber alındı. Bunun üzerine Peygamberimiz ashabı ile istişare ettikten sonra düşmanla karşılaşmaya karar verdi.

       Bedir'e gelen İslâm ordusu kumluk bir sahaya inmek zorunda kaldı. Burada su yoktu. Çünkü daha önce gelen müşrikler suyun bulunduğu yeri zaptetmişlerdi. Fakat Allah'ın yardımı yetişti. O gece bol yağmur yağdı. Müslümanlar su sıkıntısından kurtuldu.

       Peygamberimiz İslâm dinini güzel sözle ve irşad yoluyla yaymaya çalışmış, kimseyi zorlamamıştır. Ancak Müşriklerin saldırılarına karşı Allah tarafından Müslümanların savaşmasına izin verilmiştir.

                            BEDİR SAVAŞI VE SONUÇLARI

       Müşrikler, insan (asker) sayısı ve silah bakımından Müslümanlardan çok üstün durumda idiler. Bu sebeple savaşı kazanacaklarından emin görünüyorlar, müslümanların manevi gücünü hesaba katmıyorlardı. Burada hak ile batıl, İman ile küfür çarpışacaktı. İslâm'ın geleceği de bu çarpışmanın sonucuna bağlı idi.

       Ertesi günün sabahında iki ordu karşı karşıya geldi ve savaş başladı. İşte o anda Peygamberimiz ellerini semaya kaldırarak:
       ''Ya Rabbi bana vadettiğin yardımı bugün ver'' diye dua etti. Daha sonra secdeye kapanarak Yüce Allah'a şöyle yalvardı; Ya rabbi bu bir avuç müslüman bugün telef olursa, yeryüzünde sana ibadet edecek kimse kalmayacak.''

        Allah Teala Peygamberimizin duasını kabul etti.

       Müslümanlar, imanlarından aldıkları güçle kahramanca çarpıştılar ve Allah'ın yardımıyla kendilerinden kat kat kuvvetli olan düşman ordusunu büyük bir bozguna ugrattılar. Düşmanlar savaş alanında 70 ölü, 70 de esir bırakarak kaçtılar. İslâm'ın en büyük düşmanı Ebû Cehil de ölenler arasında idi. Böylece savaş Müslümanların kesin zaferi ile sonuçlanmış oldu. Bu savaşta Müslümanlardan 14 kişi şehit olmuştur.

       İslâm ordusu zafer sevinci ile Medine' döndü. Peygamber efendimiz esirlere iyi davranılmasını emretti. Esirlerin bir kısmı fidye karşılığında serbest bırakıldı.

       Bu miktar parayı bulamayan ve okuma yazma bilen esirlerden herbiri on kişiye okuma yazma öğrettikten sonra salıverildiler. peygamberimizin bu davranışı, İslâm dininin okuma yazmaya ve bilgi sahibi olmaya ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

UHUD SAVAŞI, SEBEPLERİ VE SONUÇLARI

       Müşriklerin Bedir savaşında yenilgiye uğramaları Mekke'de büyük üzüntü meydabna getirdi ve müşrikler matem tutmaya başladılar. Peygamberimize en çok düşmanlık yapanlardan Ebu Leheb bu üzüntünün tesiriyle öldü.
       Müşrikler, Bedir'deki ağır yenilginin intikamını almak için 3000 kişilik bir ordu hazırladılar. Bedir savaşında yakınları öldürülen bir çok kadın da orduya katılmıştı. Ebu Süfyan komutasındaki bu ordu, ansızın Mekke'den hareket ederekMedine'ye yakın bir mesafede bulunan Uhud dağında karargâhını kurdu.

       Peygamberimizin amcası Abbas, o sırada henüz müslüman olmamıştı ve Mekke'de bulunuyordu. Müşriklerin, Medine üzerine yürüdüğünü bir mektupla gizlice Peygamberimize bildirdi. Peygamberimizin amcası Abbas daha sonra Müslüman olmuştur.

        Düşman ordusunun Uhud Dağına kadar gelip burada karargah kurduğu anlaşılmıştı. Bunun üzerine, Peygamberimiz, ashabı ile durumu görüştü ve 1000 kişilik bir kuvvetle düşman ordusunun bulunduğu Uhud Dağına hareket ettiler. Yolda 300 münafık, ordudan ayrılıp geri dönünce müslümanların sayısı 700 kaldı.

       Müslümanlar düşmanın bulunduğu yere varınca, arkalarını Uhud Dağına vererek savaş düzenine girdiler, İslâm ordusunun sol tarafında bir vadi vardı. Buradan gelebilecek bir düşman saldırısını önlemek amacıyla peygamberimiz buraya 50 kişilik okçu birliği yerleştirmiş ve onlara şu emri vermişti : ''Düşman ister yensin, ister yenilsin benden emir almadıkça buradan asla ayrılmayınız. Düşman süvarileri gelince ok atınız.''

       Müslümanların kahramanca çarpışması karşısında düşman ordusu bozguna uğradı. Bu orduda bulunan kadınlar da dağlara doğru kaçışmaya başladılar. Ancak savaş tam olarak kazanılmış değildi. Düşmanın takip edilerek kesin sonucun alınması gerekiyordu.

       Ne var ki; Müslümanlar, savaşı kazandıklarını zannederek, düşmanların bıraktıkları ganimet mallarını toplamaya başladılar.

       Bunları gören 50 kişilik okçu birliği de başlarındaki komutanlarını dinlemeyerek (birkaç tanesi hariç) yerlerinden ayrıldılar. Halbuki, Peygamberimiz onlara; kendisinden emir almadıkça yerlerinden ayrılmamalrını tembih etmişti.

       Okçu birliğinin yerinden ayrılması müşriklerin işine yaradı.Derhal toparlanarak okçuların terkettiği vadiden hücuma geçtiler. Bu hücum karşısında müslümanlar çok zor durumda kaldılar. Müslümanların bu gafleti, kazanılmış olan zaferin elden gitmesine, Peygamberimizin amcası Hz. Hamza ile birlikte birçok İslâm kahramanının şehit düşmesine sebep oldu. Peygamberimizin mübarek dişi kırıldı, yüzü yaralandı. Savaşın en şiddetli anında bile, Peygamberimiz yüzündeki kanları silerken şöyle dua ediyordu:
             ''Ya Rabbi milletimi bağışla... Onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.''
İşte Peygamberimizin kalbindeki insan sevgisi ve merhamet...

       Uhud harbinde müslümanlar 70 şehit verdiler. Müşriklerden öldürülenlerin sayısı 22 dir. Savaş esnasında islâm ordusundaki kadınlar büyük fedakârlık göstermişler, askerlere su dağıtıp yaraları sararak hizmet etmişlerdir.

       Peygamberimiz yıllar sonra Uhud savaşının yapıldığı yerden geçerken o acı günü hatırlayarak yanındakilere şöyle seslenmiştir :

       ''Müslümanlar! Bundan sonra tekrar putlara tapmanıza imkân yoktur. Bundan zerre kadar endişe etmem, korktuğum şey sizin dünyaya tapmanızdır.''

        Bu savaşta müşrikler galip gelmekle beraber, bekledikleri sonucu elde edemeden Uhud'dan çekildiler. Yeniden toparlanan müslümanlar bir süre düşmanı takip ettiler. Düşman tekrar savaşmayı göze alamadı. Mekke'ye doğru yoluna devam etti. Müslümanlar da Medine'ye döndüler.


                  UHUD SAVAŞINDAN ALINACAK DERSLER

        Savaşın başında müslümanlar zaferi kazanmış iken, daha sonra niçin yenilgiye uğradılar? Bunda müslümanlar için alınacak önemli dersler vardır;
        Büyüklerin sözünü dinlememek, kumandanlara itaatsizlik etmek, çok kutsal bir görev olan nöbeti bırakıp , şahsi menfaat peşinde koşmak, bir ordunun savaşı kaybetmesine sebep olur ve bundan sadece bu hatayı işleyenler değil, bütün millet zarar görür.
        Uhud Savaşında böyle olmuştur. Vadiye yerleştirilen okçu birliğinin Peygamberimizin emrine itaat etmemesi ve nöbet yerini bırakıp ganimet toplamaya kalkması, İslâm ordusunun yenilgiye uğramasına ve müslümanların felakete düşmesine sebep olmuştur.

HUDEYBİYE ANTLAŞMASI

       Mekke'den göç ederek Medine'ye gelen müslümanlar, doğup büyüdükleri yurtlarını özlemişlerdi. Mekke'deki kutsal Kâbe'yi ziyaret etmek istiyorlardı. Hz. Peygamber hicretin altıncı yılında Kâbeyi ziyaret etmek üzere 1400 kişiyle birlikte mekke'ye gitmek üzere yola çıktı. Mekkeliler durumu haber alınca Müslümanları Mekke'ye sokmamaya karar verdiler.
       Bunun üzerine müslümanlar, Hudeybiye denilen yerde durdular. Peygamberimiz, Hz. Osman'ı elçi olarak Mekke'ye gönderip, Kâbe'yi ziyaret etmek istediklerini bildirdi. Mekke'liler Müslümanların Kâbeyi ziyaret etmesine izin vermediler ve bunu gelecek seneye bırakmalarını istediler. Uzun görüşmelerden sonra Müslümanlarla müşriklerden arasında bir antlaşma yapıldı.
     
       BU ANTLAŞMANIN ŞARTLARI ŞU ŞEKİLDE BELİRLENDİ: 

1- Müslümanlar, bu yıl Kâbe'yi ziyaret etmeden Medine'ye geri dönecekler.
2- Gelecek yıl Mekke'ye gelebilecekler, fakat burada üç günden fazla kalamayacaklar.
3- Müslümanlar, Mekke'ye silahsız gelecekler.
4- Müslümanlar, Mekke'deki müslümanlardan hiç birini Medine'ye götüremeyecek, Medine'lilerden Mekke'de kalmak isteyen olursa kalabilecek.
5- Mekke'li Müslümanlardan ve müşriklerden biri Medine'ye gidecek olursa geri çevrilecek, Müslümanlardan biri Kureyş tarafına geçerse o geri teslim edilmeyecek.
6- Arap kabileleri istedikleri tarafla birleşebilecek.
     Antlaşmadan sonra Peygamberimiz ve beraberindeki Müslümanlar Kâbe'yi ziyaret etmeden oradan geri dönüp Medine'ye geldiler.

            HUDEYBİYE ANTLAŞMASININ SONUÇLARI

      Antlaşmanın şartları ilk bakışta Müslümanlar için çok ağır görünüyordu. Buna rağmen, Peygamberimiz bu şartları kabul etti. Çünkü bu antlaşmanın ileride Müslümanlar için çok faydalı olacağını biliyordu.

      Gerçekten de böyle oldu. Medine'ye dönerken yolda ''Fetih Suresi'' nazil oldu. Bu surede Yüce Allah, Müslümanlara büyük bir Fetih ve zafer müjdeliyordu. Mekkeli müşrikler imzaladıkları bu antlaşma ile ilk defa Müslümanların varlığını tanımış oldular.

       Aradan çok geçmeden Mekke'lilerden bazı kişiler Müslüman olup, Medine'ye geldiler. Ancak antlaşma gereğince müşrikler onların geri gönderilmesini istediler. Bundan sonra müslüman olup, Mekke'den kaçanlar, Medine'ye gidemediklerinden Mekke ile Medine arasında bir yerde toplanmaya başladılar. Burası mekke'lilerin ticaret kervanlarının geçtiği önemli bir yerdi.

       Zamanla burada Müslümanlar kuvvetli bir topluluk meydana getirdiler. Bu durum karşısında Mekke'liler ticaret yollarının tehlikeye düşmesinden korkmaya başladılar. peygamberimize elçi göndererek, arzu eden Mekke'li Müslümanların Medine'ye gidebileceklerini bildirdiler ve antlaşmanın bu maddesinin değiştirilmesini istediler, Peygamberimiz bu isteği kabul etti. Böylece başlangıçta müslümanlar için zararlı olan antlaşma maddesi müşriklerin isteği ile değiştirilmiş, ortadan kalkmış oldu.

       Hudeybiye antlaşması ile Müslümanlarla müşrikler arasındaki gerginlik azaldı. Müşrikler tarafından gelebilecek tehlike ortadan kalkmış oldu. Müslümanlar huzura kavuştu. İslâm'ın sesi çevrede duyulmaya başladı. Mekke'deki önemli kişiler, Medine'ye gelip müslüman oldular. Bu antlaşma müslümanların çoğalmasına ve kuvvetlenmesine sebep oldu. İslâm'ın her tarafa yayılmasını sağladı.